11 Haziran 2010 Cuma

deniz, deniz'li evim

"Bu sokak bana hep değişik ve samimi gelir. Denizin önündeki anayolla bizim evimizin baktığı yolun arasına sıkışmış bir alan var. Çok hoşuma gider. Akşamüzeri hele.. Tam dibimizdeki camiden yükselen ezan sesiyle denizin kokusu karışır, gözlerimi kapatırım.. Bazen de odamın balkonundan insanları izlerim, müzik dinleyerek.. Bugün çarşamba gerçi, pazar günleri ana-baba günü gibi oluyor. O zaman her çeşit insan olur, deniz kenarındaki banklarda.. Denizin günbatımındaki hali..."
Tarih olmayan bir yazım. Geçen sene yazmıştım sanırım, eski evimizdeyken. Okurken gözlerim doluyor. Ben o evi seviyordum. Bize gelen bir arkadaşım "ne büyük bir eviniz var" dedi, ama bu ev benim değil ki. Bu evin tapusu var bizde, ötekinin yoktu, kiraydı, ama o daha "evim"di benim. Onun her odasından baksan denizi görürdün. Benim odam hele, bir duvarı komple camdı, direk denizi görüyordu. Odamın balkonunda sallanan koltukta uyurdum, deniz meltemiyle. Ama artık deniz yok, onun yerine odam iki dev binanın arasında kalmış bir mezarlığa bakıyor. Denizim yok artık. Yok. O evdeki gibi annem gelip "kapat şu perdeleri herkes seni izliyor" demeyecek artık. Bu evdeki balkon daha büyük, sallanan koltuğumuz kaplamıyor bütün balkonu ordaki gibi, büyük bir havuza bakıyor bu balkon, ama deniz yok işte. Ben hep denizle büyüdüm, denize aşık oldum ilk. Denize aşıktım ben, deniz benim sevgilimdi, onun kokusunu içime çeker, gözlerimi kapatırdım. Her gün akşamüstü kumsalda yürürdüm, hotel california falan dinleyerek, arkadaşlarımla hep o kumsalda takılırdık, geçen seneye ait anılarımın yüzde doksanı orda geçmiştir. Sabahın 5inde zayıflayacağız diye bir arkadaşımla koşardık deniz kenarında, sonra da okulda hayvan gibi saldırırdık yemeklere. Denize karşı oturur saatlerce konuşurduk, deniz tatlı tatlı dalgalanırdı o saatlerde.. Artık sevgilim yok benim. Onu ben terkettim. Geçen yaz olduğu gibi canım sıkıldığında kumsala atamayacağım kendimi artık. Bu evde unutuyorum Antalyalı olduğumu, ordayken her camdan baktıgımda hatırladıgım şeyi..
Aslında o evde güzel anılardan çok kötü anılarım var. Öyle kötü, öyle acı ve gözyaşları kadar tuzlu anılar.. Anlatıp rahatlamama bile izin verilmeyen anılar, öyle ki yazamıyorum bile buraya. O evde kafamı yastığa gömüp ağlardım, sesim duyulmasın diye. Ama o ev benimdi yine de. Sevgilimle uyudugum, sevgilimle uyandıgım evimdi. Kahvaltımı sevgilime bakarak yaptığım evim. Deniz'li evim.
..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder