26 Ağustos 2010 Perşembe


İnsanların bizi daima hatırlamalarını isteriz. Özellikle de sevdiklerimizin.
Ben hiç kimsenin aklından tamamen silinip gitmek istemem mesela. Özellikle de bir kişinin.
Birini uzun zamandır görmüyorsak bazen "o ne yapıyordur" şimdi diye düşünürüz ya hani . Ben hep düşünüyorum. Her zaman, aklımın bir köşesinde, onun ismi var. Ne yapıyordur? Ne düşünüyordur? Nasıl hissediyordur? Aklına geliyorum mu ki? Hiç? Biraz bile? Öylesine?
Yada rehberden bir numara bakarken ismimin üstünden öylece geçiverdiğinde kim olduğumu hatırlıyor mudur ki? Başka biriyle karıştırdığı olmuş mudur hiç?
Bu soruların olası cevaplarını hiç düşünmek istemem ama.
Çünkü bazen gerçeği bilsen de öyle değilmiş gibi senaryo yazmak güzel hissettirir. (Her zaman değil tabi.)
Onunla ilgili, ondan bahsetmek istediğim çok şey var. Aslında her kelimede ondan bahsetmek istiyorum, başka şeylerden konuşurken bile bir yandan onu düşünüyorum ve her önüme gelene ona nasıl aşık olduğumu anlatmak istiyorum.
Anlatamadığım şeyse beni sevmediği.
O kadar tuzlu, o kadar acı, o kadar ekşi ki sevmemek sözcüğü. O beni sevmiyor deyince tuzu yakıyor, acısı gözlerimi yaşartıyor, ekşisi boğazımı yakıyor. O. Beni. Sevmiyor. Yazmak bile kötü yapıyor. Terk edilmişlik kadar acı sevilmemek. Ve görünüşü bile çirkin, sevimsiz.
O yüzden başkasını sevdiğini söylüyorum. Tabi bu da doğru. Ama daha az tuzlu. Daha az ekşi. Ama birazcık daha fazla acı. Ama olsun. Başkasını sevmesi, sevimsiz gelmiyor kulağa. Ne güzel diyesi bile geliyor insanın (gelmiyor.)
Geceleri pek uyuyamıyorum, genelde tv izleyip bişeyler yedikten sonra uzanıp uzun uzun düşünüyorum. Genelde onunla ilgili düşünüyorum. Gözlerimi kapatıp onunla ilgili rüyalar gördüğümü farzederek uyuyakalıyorum.
Bazen onunla ilgili rüyalar gördüğüm oluyor. Bazen sadece bir anlığına oluyor rüyamda. Rüyalarımı unuttuğum olur bazen özellikle de ayrıntılar uyandığım anda gider aklımdan, ama onu gördüğüm rüyalarımın her ayrıntısını hatırlarım. Ve onun varlığını hissederim rüyamda hep. Sıcaklığını.
Şu an bunları neden yazıyorum hiç bilmiyorum. Belki de onun okumayacağından çok emin olduğum için diye sanırım. (Ne saçma.) Okumasın çünkü saçmalıyorum şimdi. Bu saatten sonra da ancak saçmalarım. Mesela, seni seviyorum derim.
Seni seviyorum.
Seni seviyorum.
Seni seviyorum.

21 Ağustos 2010 Cumartesi

La Colère


Hani bazı insanlar olur, gerçekten hassas olduğunuz bir konuda kızdığınızda aldırmazlar, bunu arkadaşlığı bitirme noktasına getirdiğinizde ancak o zaman umurlarında olur, hatta bazen o zaman da umursamazlar (genelde bunlar ya sizin ödün vereceğinizi düşünüyordur ya da sizi cidden önemsemiyordur); kızgınlığınız hiç önemsenmez hani o kişiler tarafından, o zaman geriye yapacak ne kalır?
Sinirlerinizin sürekli yıpratılmasına izin vermek mi, yoksa olayı büyütmek mi?
Hani bazı arkadaşlar vardır, tamamen kendini düşünür ve sizden her fedakarlığı bekler, sonra da bununla ilgili konuşup güler ve bundan bahsettiğinizde zeytinyağı gibi üste çıkarlar suçlu durumuna düşersiniz.
Hani bazı arkadaşlar vardır BENCİLdirler, her zaman kendi sorunları önemlidir, onlara çözüm bulunması gerekir, ve siz sesinizi çıkarmaz, destek olursunuz hep; hiç böyle bir arkadaşınız oldu mu?
Hani bazı arkadaşlar vardır görgüsüzdürler, konuşmasını davranmasını bilmez sizi rezil ederler hep insanlara karşı,
Hani bazı kişiler vardır sinirden gözlerinizi çıkarmak istersiniz ama bazı nedenlerden dolayı bu siniri belli edemezsiniz,
Hani bazı insanlar vardır, sinirden sizi mahvederler ama şeytan tüyü vardır birşey yapmazsınız,
Ve hani bazı insanlar olur, hayatınızı farkında olmadan mahveder ama birşey bile diyemezsiniz çünkü o farkında değildir,
Ve hani bazı insanlar vardır; bütün bu insanlar yüzünden içinizde kalan siniri boşaltabileceğiniz kişilerdir onlar,
Ve belki bir gün o insan dayanamaz ve başbaşa kalırsınız öfkenizle
ve kızgınlığınızın bir hastalık gibi sizi bitirdiğini fark edersiniz
sadece kızgınlık da değil belki, belli nedenlerden dışa vuramadığınız bütün pislik duygular
sizi
kötü bir insana çevirmiştir,
bazı insanların gözünde
ve hani o insanlar önemli değildir sizin için ve umursamazsınız
ve birden "gerçekten ben kötü biri miyim?" diye düşünürsünüz
ve kızarsınız



...öfke kadınmış fransızcada

18 Ağustos 2010 Çarşamba

the man who i desire

bir erkeği istemek nasıl bişeydir?
ellerini,parmaklarının boğum kenarlarındaki kırışıklıklarını, gülümsemesini, gözlerinin kahvesini..
sırf o olduğu için istemek, salgıladığı testesterondan değil, sadece sana salgılattığı östrojenden dolayı istemek
bir yüz ifadesinin dünyanı alt üst edecek kadar istemek
yazın sıcağında bile istemek sıcaklığını, nefesini boynunda hissetmeyi istemek
başkasını düşünmeyecek kadar istemek, düşlerinde onu görecek kadar hissetmek, ve hissettikçe istemek
bir erkeği arzulamak..
parmaklarını, parmaklarının her bir boğumunu arzulamak
yandan bakınca karamel rengi görünen
yakınlaştıkça
bakmaya daha da doyamadığın kahverengi gözlerini üzerinde hissetmeyi istemek
yakın olmayı arzulamak bir erkeğe
hafifçe değmek ve irkilmek
öpmek istemek bir erkeği..
düşüncesinin heyecanlandırması
gözlerini kapatmak
ve istemek bir erkeği delicesine
her gece düşünmek
ve arzulamak bir erkeği
elini uzatmak ve hissetmek istemek onu
ve onun hiçbir zaman elinin değeceği uzaklıkta olmayacağını
bilse de
bir erkeği istemek

deliymişçesine

14 Ağustos 2010 Cumartesi

aşk


Saçımı küt kestirmek istiyorum. Rüyamda "seni seviyorum" diyecek olduğumda saçım küttü çünkü. (gerçi tam diyecekken saçımın ne kadar kötü göründüğünü düşünüp vazgeçiyordum) Of kafam darmadağın. Bir sevgilim var, benden bir yaş küçük. Gerçi pek belli olmuyor. Neyse. Beni seviyor, cidden seviyor çok aşık biliyorum. Ben onu seviyor muyum evet. Aşık mıyım ... bilmiyorum. Onunla zaman geçirmeyi seviyorum onsuzluğu da hissederim muhtemelen çünkü bana çok değer veriyor. Ama bu ilişkiyi tamamen kendim için devam ettiriyorum. Bencil olduğum için. Ama ben ilişkilerde kötü olmayı pek sevmiyorum. Yani ona kötü davranıyor muyum, eh biraz, ama sadece kendimi şımartacak kadar. Sadist duygularımı tatmin etsem onunla, vicdanım sızlardı heralde. Şu an bile sızlıyor. Kötü olmayı seviyorum ama pek beceremiyorum sanırım. İlişkilerde her zaman geyşa ruhlumsu bir halim olmuştur. Hep de haketmeyenlere. Şimdi bunu aşmaya çalışıyorum hem de cidden hak eden biriyle. Ama içimden gelmiyor napayım. İlk aşkımsa yaklaşık 9uncu ayını doldurmak üzere. Aslında onunla ilgili pek yazmak istemiyorum. Çünkü onu unutmaya çalışıyorum. Şu anda yazdığım cümlenin gerçek olmadığını bilerek yazmaya devam ediyorum. Onu unutmak istiyor muyum bunu bile bilmiyorum. Aslında istemiyorum. Ama unuttum diyorum. Unutacağım diyorum. Her neyse. Dedim ya onunla ilgili yazmak istemiyorum.

Bununla çıkmaya başladığımızdan beri 8. sınıfta uzun bir dönem hoşlandığım çocuk mesaj atmaya başladı. İnsanın cidden aklını başından alacak şeyler yazıyor, aşık olduğunu, ciddi ilişkiye başlamak istediğini, bunun benimle olmasını istediğini, kalbinin nasıl çarptığını.. falan filan. 8. sınıftayken (bu da lise 3teydi) bununla doğru dürüst bir konuşmamız bile olmamıştı, ama acayip hoşlanıyordum bundan, bir de basketçi taş birşey yani. Neyse. Bana yazdıkları pek gerçekçi gelmiyor, bunu ona söylediğimde de acayip dil döküyor ikna etmek için. Antalya'dan gitmiş, ama benim için gelecekmiş konuşmak beni ikna etmek için. Sevgilim olduğunu söyledim önemli değil beklerim dedi, zaman verelim, ama lütfen hemen hayır deme falan dedi. Ben de tamam zaman verelim ama umut vermek istemiyorum yani olmayabilir baya beklemen gerekebilir ve sonucu bile çıkmayabilir falan dedim. Tamam dedi beklerim dedi çok istiyorum gerçekten istiyorum dedi. Merak ediyorum acaba gerçekten doğru mu söylüyor diye. Denemeye değer geliyor çünkü. Ama şu ankinden bunun için ayrılmam yani. Çünkü bunu seviyorum ve gittiği kadar gitsin istiyorum. Şımartılmak da hoşuma gidiyor.

Aslında ilişkilerde böyle rahat olamam hiç, kıskancımdır, elimdekini kaçırmaktan korkarım, çok iyi davranırım, geyşa ruhluyum falan. Ama şimdi böyleyim ya, diyorum hep böyle olan kızlar var, ne güzel, ne rahat bir durum. Böyle olmamın nedeni değişmem falan değil ama. Böyleyim çünkü bunların hiçbiri bana zarar verip beni üzemez. Beni bir bakışıyla ağlatabilecek tek insanı da unuttum, unutuyorum.

Her neyse, ne diyordum, saçımı küt kestirmek istiyorum. Ama emin olamıyorum..
fotonot: My Wife Nude - Salvador Dali

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Fotoğraflar

avrupa gezisinde çektiğim fotoğraflar fotoğrafçıdan gelmiş, bir kenarda duruyor idilerdi. zelişle bir kısmını attık bilgisayara baktık falan, sonra ben öbürlerini de attım. Bu arada fotoğrafçı hani fotoları cd'lere de atıyor ya, cd'deki klasörün adı Gizem. Gizem ne lan?! Kim bu Gizem?! bu sırrı çözücem.
neyse
bazılarını paylaşayım dedim :)
Macaristan-Budapeşte'de
Almanya-Hannover'de
Almanya-Bremen'de
Macaristan-Budapeşte'de
Çek Cumhuriyeti-Prag'da bir barda :)
Avusturya-Linz'de bir kilisede. dilek tuttum mum yaktım :)
Çek Cumhuriyeti-Prag'da bir resim galerisi :) adı GODOT
Çek Cum.-Prag'da en çok bu amcayı sevdim :)
Son olarak da ben :)