27 Kasım 2010 Cumartesi

Yenilen Adamın Hikayesi

O kazanandır. Filmde, romanda, çevrede duyulan görülen hikayeler hep kazananındır, onunla ilgilidir. Hatta önce bir yenilgiye uğramış olsa bile bir şekilde sonunda yine kazanır/mutlu olur.
Peki yenilen karaktere ne olur?
Yenilen adamın hikayesi belki de o herkesin ortak hikayesi olduğu için anlatılmıyordur.
Bir kişi nasıl hayatının sonuna kadar mutlu olabilecek bir başarı/kazanç/aşk/vb elde edebilir?
Elde etmez.
Bir mutluluğun vardır, ve onun bir süresi. Hiçbir zaman "sonsuza dek mutlu yaşadılar" olmaz.
Bu karamsar, depresif bir yazı değil. Bu daha çok "sonsuza kadar mutlu olmak"tan daha önemli olan "hayatının sonuna kadar birkaç şey öğrenmek" teriminin üstüne yoğunlaşılması gerektiğini anlatıyor.
Yenilen adam sonsuza kadar mutlu olanından daha üstündür. Çünkü o gerçektir. Kusurları ve beceriksizliği, tüm farkındalıklardan arınmış bir fantazi dünyasından çıkarır kendisini. Yenilen adam yenilmeyi kabul etmiştir çünkü yenilmek yenilmek değildir. Yenilmek aptal bir mutluluğa sahip olmamaktır ve yenilen adam belki de bunu farkettikçe yenilir. Dedim ya yenilmek değildir yenilmek.
Aşk üstün değildir akıldan.
(Aklın aşktan daha üstün olduğunu söylesem de aklımı hiç hesaba katmayan aptal bir aşığım aynı zamanda.)
Yenilen adam, ah bu yenilen adamlar.
Yenilsek de kaybetsek de hep bir umut vardır değil mi? Bizi eninde sonunda mutlak mutluluğa ulaştıracaktır?
? Tabi ki umut var.
? Ama sonsuza kadar mutlu olunur mu? Mutluluğun da son kullanma tarihi olmalı. (ki var.)
Bu yüzden amaçlardan vazgeçmek lazım belki de, yada belki amacımız öğrenmek olmalı. Öğrenmek, keşfetmek, farkına varmak.. Bunlar asıl mutluluklar, bunlara sözüm yok çünkü etkisi geçmeyen mutlak mutluluk diye birşey varsa bu sadece durmaksızın araştırmak ve öğrenmekle gerçekleşebilir.
Farkında olduğumuz kadar varız.

6 Kasım 2010 Cumartesi

belkiler ve doğumgünleri.

Bugün doğumgünüm. Ve canım yanıyor.
Birkaç gündür yaptığım bütün planlar, suya düştü.

Ona "Seni seviyorum." diyecektim. Gözlerinin içine bakacaktım. Bugün. Doğumgünümde. Yapamadım.
Neden? Belki korkaklığımdan, belki de, içimde anlatamadığım garip bir boşvermişlik aklımı çeldiğinden.
O gittiğinde pişman olmak istemiyordum. Ne kadar onun beni sevmediğini bilsem de, hiçbir zaman bunu ona söylemediğim için, rahatsız edici çirkin bir belki kafama çöreklenmişti. Söyleyecektim ve belki de..
Hayır. O belkiyi susturdum, öldürdüm sandıkça o bir yerden gelip beni buluyordu. Aklım fikrim o olmuştu.
Söyleyecektim.
Stresten dudaklarımı ısırmaya hatta kanatmaya başlamıştım. Günler jet hızıyla geçiyordu resmen. Aklıma geldikçe içimde depremler oluyor, midem sanki bütün vücudumu geziyormuş gibi bulanıyordu.
Söyleyecektim.
Bir gün öncesinden bir şekilde ertesi gün müsait olup olmadığını soracaktım. Doğumgünümde söyleyecektim. Bugün. Yapamadım.
Dün sabah, tuvalette gözlerimin dolmasını engellemek için sürekli gülümseyerek baktığım kızdan zaten bildiğim şeyleri (beni sevmediğini, bir başkası olduğunu) bir daha öğrendim.
Parçalanan cam sesleri. hahhaha.
NE BEKLİYORDUM Kİ ZATEN diye sordum kendime. Demek, içimdeki, o göt beyinli belki iyice coşmuş, iyice uçmuş da ben zaten bildiğim şeyleri duyunca kalbimde elektrikler gidip geldi.
ne bekliyordum ki.
ne bekliyordum ki.
ne bekliyordum ki.
Bir HAYIR. Bunu tekrar ettim kendi kendime sınıfa çıkarken. Bütün bu planları gerçek bir HAYIR duyup içimdeki mal belkiyi yok etmek için yapmamış mıydım? Öyle mi sanmıştım?
Sınıfa çıktım. Ders boştu. Tuvalete geri gittim. Kabine girdim ve ağlamaya başladım. Muhtemelen vücudumdaki su oranını yarı yarıya düşürdüğüm için başım korkunç ağrımaya ve midem yine bulanmaya başladı. Çıktım ve aynada kendime baktım; kırmızı tonlar ağırlıkta bir surat, ne hoş. Biraz rahatlamaya çalışıp sınıfa geri döndüm.
Ve birden şöyle bir his oluştu. Belki de, o belki öldü, ve ben bu yüzden bu kadar kötü oldum.
Yine gözlerim doldu. Demek benim için çok anlam ifade ediyormuş. Ben onu küçük görmüşüm, o içimde büyümüş, büyümüş..
Söylememeye karar verdim.
İçimde kalmasından, pişman olmaktan korkuyordum ya hani, ah. Varsın bu da içimde kalsın. En azından o belkiyi öldürdüm ya. Adam gibi mutsuz olabilirim.