27 Şubat 2011 Pazar

Yorgunum. Saatlerdir aynı pozisyonda yatmış olduğumdan sağ omzum tutulmuş.
Son bir haftadır yine reyting rekorları kıracak olaylar yaşadım/yaşadık. Ve yine kafamın içi çorba gibi, kusmuk gibi, bok gibi. Bu sefer en kötüsünden.
Yaşadığım, yaşadığımı sandığım herşey, silik bir hayal şeklinde, aklımın bir kenarında, hiçbir şeyin gerçek olmadığını fısıldıyor. Korkutucu, içten bir şekilde.
5 duyumun 5ine de güvenmiyorum. Anılarım sadece tasdiklendiğinde inanacağım artık. Halisülasyonları, rüyaları ve daydreamingleri her ne kadar mutlu yada içimin rahat olduğu tek zamanlar da olsa, hayatımdan çıkarmak için uğraşacağım. Kendi içimde bütünleşmeliyim. Herşeyi düşündükçe tek yapmam gereken bu.
Cümlelerim kayboluyor, ben kayboluyorum sanki. O kadar doluyum ki gözlerim doluyor. Kendimden uzaklaşmak istemiyorum artık.
Hiç bahsetmiş miydim, geceleri yatağıma yattığımda gün içinde yanımda geçen yada içinde olduğum konuşmaların, seslerin bazılarını sanki tekrar yanımda oluyormuş gibi duyarım. Mesela sınıftaki herhangi bir arkadaşımın "Zeynep?" demesini. Artık o kadar alıştım ki korkmuyorum.(.. :))

Sadece"Neden ben?" dediğim oluyor. Neden diğer o kadar insan, çevremde, çevremde olmayan, benim kadar hatta benden daha çok sorun yaşamış, benim gibi görünen, bana benzeyen o kadar insan değil de. BEN.

Bir sigara içip döneceğim.

Geldim. Biraz televizyona daldım. Müzik hala bıraktığım gibi çalıyor. En sevdiğim demek istediğim ama herşey gibi emin olamadığım o şarkı.
Ama arkadaşlarımı, o 2 kişilik ailemi çok sevdiğimden eminim. Bana güvenemediklerinde bile benim yanımdaydılar.
Tedavi olacağım :). Bunu söylemek beni rahatsız ediyor ama tedavi olmalıyım. Her sorunum olduğunda biraz daha çöküyorum, ve biraz daha uzaklaşıyorum kendimden. Soğuyorum, nefret ediyorum.
Bir şeyler eksik hep. Tam olamıyorum, bir duygu bütünlüğü, yada başka herhangi bir şekilde. O yüzden hem kendi içimde hem de çevremde sonu olmayan bir arayış içindeyim sanki. Yarıştayken öldüğünün farkında olmadan hırs yapan bir ruh gibi, benzetmelerinden, betimlemelerinden, tanımlamalarından bile tatmin olmayan, ne olduğundan emin olmayan, ne olacağını görmek istemeyen, saçma bir hal içindeyim.
Antidepresanlar işe yarayacak mı emin değilim, ama şu halimden daha iyi olmak istediğimi biliyorum. İçimdeki sıkıntının geçmesi için herşeyi yapardım.
Artık kendimi sorgulamaktan da bıktım. Çünkü tam birşeyler bulamadığım gibi saçma birşeyler bulduğum da oluyor ve artık yoruldum. Sıkıldım.

O kadar sıkıldım ki.

19 Şubat 2011 Cumartesi

Herşey Gider, Seks Kalır

Adem ve Havvanın yediği halt elma değildi. O seksti. Çıplaklık falan, valla lan.
Hayvanların her hareketleri özünde seksle bağıntılıdır. İnsanların da. Saçmalamaa insan sadece tüysüz bir hayvan değiildir diyeceksiniz, orası öyle ama sadece; seks hakkında düşünebilen tüysüz hayvanlarız, seks olmazsa hiçbir şey düzgün değildir. Aşktan da önce gelir seks. Yemekten de. Çünkü seks hem istektir, hem ihtiyaç. Bilemem kaç yıldır, türünü devam ettiremeyen türler yok oldular, seks yapanlar devam ettiler. Doğum kontrol yöntemleri işin ballı kısmı o kadar :). Bir insanın hayatında seks yoksa, eksikse, onun hayatında hiçbir şey tam değildir, cinsellik bir yapboz parçası gibi herşeyi mükemmel kılar, ama tek başına da sadece kaybolmuş bir parçadır.
Tek gecelik ilişkiler yarım kalmış bir kitaba benzer demiş Balzac. Ama kanımca cinsellik olmadan yaşanan bir aşk mı desem sevgi mi ne bahane bulabiliyorsanız (for exp "gözlerine bakmak yetiyor benim için..."?!?!) bu da tıpkı.. Bok olur birşeye benzemez işte.
Aklımdan her geçen şeyi yazmayacaım. Düşünün, hayattaki herşeyi, hepsi alttan üsten ucundan kenarından cinsellikle bağıntılıdır. Çok Freud okuyan sapığın biri demeden önce bir düşünün sadece :).
Seksten çok daha ağır abi düşünceler, fikirler de var tabi yok değil. İdealler, büyük fikirler vs. Bunlar olacak, ama herşey bunlar olmayacak.Bi kere seks yoksa gerçekten ya herşey anlamsız gelir, yada anlamsız gelmesin diye kasıp kendinizi yiyip bitirirsiniz farkında olmadan.
Aha bunlara benzersiniz.böö. (bkz yazıya son noktayı koyamamış beceriksiz blog yazarı.)




2 Şubat 2011 Çarşamba

Kimse bana öyle bakmayacak
Kimse bana öyle gülümsemeyecek
Kimse bana öyle dokunmayacak
Kimse beni öyle öpmeyecek

2 saattir ağladım. Hala ağlıyorum. Sadece ağlıyorum.

dinledikçe