29 Aralık 2010 Çarşamba

Yılbaşı Seksi

Yılbaşı kulağa hoş geliyor düşündüm de.. Bir yılbaşı yazısı yazayım dedim.
Bu sene geçen seneye göre ne kadar değişti diyorum bazen. Düşüncelerim o kadar çok değişti ki artık sayamıyorum zeynepleri. Önceki bir yazımda her değiştiğimde önceden yaşadığım şeyleri ben yapmamaışım gibi hissettiğimi yazmıştım. Şimdiyse hepsini ayrı ayrı zeyneplerde tekrar hissediyorum sanki. Öyle farklı ki. Öyle güzel ki. Öyle boktan ki.
2011e yaklaştıkça arkadaşlarımla daha da döküldük birbirimize, daha da yakınlaştık. Hepimiz sorunluyuz lan resmen. Tabi burda anlatabileceğim şeyler değil. ilk
defa bu kadar yakın olabildik birilerine karşı. Yargılanmaktan korkmadık, biliyorduk çünkü yargılanmayacağımızı. İnsan değiliz diyoruz. İnsanlar yargılar çünkü, insanlar yadırgar. Biz yapmıyoruz. Olgun muyuz bilemiyorum ama yaşımıza göre olmaması gereken durumları yaşıyoruz. Galiba büyüyoruz.
Öyle değişir ki insanlar. Öyle değişirmiş ki. Ve hiç kimse, göründüğünden daha az şey yaşamamıştır. Tahmin etmediğimiz insanlar, tahmin edemeyeceğimiz şeyler yaşamış, atlatmış olabilir. O yüzden garip bir saygı var içimde. Herşeye.
Şu an biraz hastayım. Bol bir pijama giyiyorum, ayaklarım çıplak. Burnuma baraj kursam elektrik üretirim sanırım ve vücudum yanıyor sanki. Hasta olduğumda biraz daha duygusal olurdum. Şu ansa kendimi bir filmin içindeymiş gibi görüyorum: Ne olacağını bilmiyorum ama gerçek olmadığını bildiğim garip bir sakinlik var içimde.
O şarkı var sanki kulağımda. Hangi şarkı olduğunu söylemeyeceğim. Ama her duyduğumda daha çok aşık olmamı sağlayan bir şarkı.
Aşk.. Yılbaşına aşık gireceğim. Ama bütün "belki"lerimden sıyrılmış olarak. Her gün her saat değişen bir zeynep olarak. Bu sefer olması gereken değil, gerçek zeynep olarak..
Yılbaşında Noel Baba'yla seks yaparak gireceğim. Kafamda tam oturtmadım ama böyle olacak. Belki bana bir kıyak yapar belli mi olur.

24 Aralık 2010 Cuma

If a guy's got a scar, he's got a Robin

Eğer bir erkek
-Kuantum fiziği sohbeti yapabiliyorsa
-Stephen Hawking okumuşsa
-Gözü bozuk olma ihtimalinde lens kullanmayıp gözlük tercih ediyorsa
-Küpe takmıyorsa
-Kahveyi seviyorsa
-Kahveyi şekersiz seviyorsa
-"Sakin ol" demiyorsa
-Tütün ürünleri kullanıyorsa (Bu sadece uyumluluk için :))
-Her yerinden kas fışkırmıyorsa
-Gitar çalmıyorsa
-Duman dinlemiyorsa
-blah blah blah (fiziksel kaş-göz uyumluluğu hormonlarıma bağlı değişken)

-Oha bir de hem zeki hem çalışkansa



-ASKILI PANTOLON giyiyorsa ama of

Bir Zeynepi vardır.
Beğenebileceğim erkeklerin dalga fonksiyonunu belirteyim dedim.

not: ıy çok komikmişim lan.

*Farkettim de benim sağım solum önüm arkam hiç belli olmuyor yahu. Bu maddeleri yazarken uzun uzun düşündüm resmen. Ama bunlar harbi etkileyici be, bir daha okudum da. :)

16 Aralık 2010 Perşembe

Kurgulardan en kötüsü


Kız onu seviyordu, o da kızı.. Hoş bir ilişkileri vardı. Mesafeler o kadar da önemli değildi onlar için, bir şekilde buluşurlardı. Aşıklardı.

"O noktaya geldiğinde durabilecek misin?" diye sordu kız.
"Dururum." dedi o da.
...
"Dur." dedi kız. Bu kadar ilerisi hoş olmazdı ileride her ikisi için de.
Cevap vermedi o. Duymuyor gibiydi, durmuyordu..
Gözlerine bakmadı kızın, baksaydı belki ömrü boyunca takip edecekti o gözler onu, rüyalarında. Dehşet, korku, acı vardı kızın gözlerinde.
Sadece benim ol istedim. Böyle diyecekti ona sonradan. Kendisini bırakmayacağını sanmıştı.
Bilmediği birşey vardı oysa; asıl bu yüzden bırakılacaktı.

O kız yaşadıklarını içinde tutmayı öğrendi. İnsanları bir zar parçasına duydukları saygı ile sınıflandırmamayı öğrendi. Henüz küçüktü belki yaşı ama olgunluğu öğrendi.
Sığ akıllardan açık denizlere bıraktı ruhunu..
En son baktığında kaybettiği bekaretinin değil, kaybettiği güveninin yasını tutuyordu..

14 Aralık 2010 Salı

Her Derse Bir Şarkı


Sınav haftası, ineklemeler had safhada.. Benim had safham 2 saat falan oluyor gerçi ama neyse, yarın sınavımız olmadığı için şerefine bir şarkı listesi yapmak arzusu içinde bulundum. Bir de Alfredo Eke Rainer soktu aslen aklıma :)
İlk olarak,
Matematik (ilk yazılı 80, ikinsici 76)
Astronomi (lanet olsun bu derse tamamen farklı yerlere çalışmıştım)
Fizik (ilki 30 öbüründen de pek hayır yok gibi)
Biyoloji (ilki 63 ikincisi hayırlısıyla yüksek olmalı zorunda)
Kimya (ilk yazılı 80, ikincisinden ümidim en az 85 olmalı zorunda)
Geometri (ne işliyoruz bilmiyorum)

9 Aralık 2010 Perşembe

Sıkıcı Hayatlardan Yansımalar


Bazen farkında olmadan insanların gereksiz kaygılara düştüklerini görüyorum. (kendim de dahil) Sanırım çok fazla boşluğa düşmekten oluyor bunlar, öyle olmalı. Yapacak birşey bulamadığımızda, öyle bir amaçsızlığa düşüyoruz ki önümüze ilk gelen fıttırık olayı gözümüzde büyütüp abartıp onunla uğraşmaya başlıyoruz. İşe yarıyor da, o boşluk hissi gidiyor (bende tam gitmiyor). Ama saçma sapan durumlar yüzünden saçmasapan duygular ve düşünceler içten içe psikolojimizi bozuyor.

Sanırım insanlar bunu boşluk hissine tercih ediyorlar. Etrafımda o kadar çok örneği var ki, hayatları uzanıp yatmaktan beter geçen insanlar, hiçbir sohbete konuşmaya önem vermeden biz karnımızı doyurduk ya gerisi boş mantığıyla düşünen (düşünemeyen) insanlar..

Mesela benim anneannem inanılmaz çalışkan bir kadındır, sabahtan akşama kadar ordan oraya koşar, bahçeyle uğraşır, sürekli çalışır, çalışır.. Dedemse kendi cümlesiyle "oruç tutarken bütün gün yattım ramazan boyunca evden dışarı adımımı bile atmadım valla" adamıdır. Bayramda falan ziyaret olur otururuz "ee anlat" der, sen ne anlatacağını bilemezsin rastgele bir muhabbet açarsın 2 dk sonra sıkılır dinlemez.

Neyse ne diyordum, etrafımda o kadar boş insanlardan kaynaklanan boşluk var ki bazen ben gerçekten insan mıyım diyorum. Buraya ait değilim sanki, öyle mal şeyler hissediyorum ki..

Hani bazen kitap okurken çok dalarsınız, kitabı kapattığınızda 1 sn kadar süren bir bu hayata alışamama olayı olur hani, bazen de bana herhangi bir anda birden kitabı kapatıp artık nereye aitsem ordaki yaşam formuma dönecekmişim gibi geliyor. Bu anlarda içim öyle sıkılıyor öyle sıkılıyor ki bişey yesem o an boğazımdan geçmez.

İnsanlar boşluğa düştüklerinde önemli önemsiz uğraşlar kaygılar edinir. Ben boşluğa düştüğümde iyi gelen tek şey ders çalışmak olmalı :) O da daha çok egomu tatmin ettiği için. Bir ego dürtüsü var bende, ne kadar çok şey bilirsem, öğrenirsem, anlarsam, çözersem egom tavan yapıyor.

Yine saçmalamaya başladım, yine bir boşluğa düşmeden, gidip ders çalışsam iyi olacak; malum yarın sınavlar..