25 Ocak 2011 Salı

zeynep diye biri YOK..


Yarım şişe jack danielsın etkisiyle halının üstünde dramatik bir pozda yatarken kendimle ilgili garip birşey farkettim.
İnsanlar baskın olsa da olmasa da belli bir çizgiye, karaktere, kişiliğe sahipler.
Ben değilim.
Hiç değildim, kendimi bildim bileli. Çocukluğumdan beri.
Kişilik bozukluğu deyin yada karaktersizlik. Sonuna kadar doğru işte. Kendimle ilgili buyum diyebileceğim birşey yok. Bir sürü şey var.
Bir sürü zeynep var.
Şizofreninin bir alt, daha masum şekli belki. Daha önceki yaşadığım (hayatlarım) herşeye baktıkça, bunlar ben değilmişim gibi geliyor. Bundan daha önce bahsetmiştim bir yazımda. O zaman için kendimle ilgili geldiğim en son nokta oydu. Şimdiyse eski yazılarıma baktıkça özellikle sonlara geldikçe çeşitlenen karakterlerime bakıyorum. Ve gözüm korkmadı değil.
Nasıl bir insan olacağımla ilgili hayalleri, tahminleri uzun zaman önce bıraktım, neler yapacağıma ve nereye geleceğime yoğunlaştım arada sırada kurduğum hayallerimde.
Çünkü hep düşündüğüm insan tipinden farklı oldum, farklı davrandım. Öyle olup da en azından bir tip bile olamadım. Aynı ruh hali içindeyken aynı olaylar olduğunda verdiğim tepkiler yine tutmadı birbirini.
Her insan farklı bir karaktere bürünmemi sağladı neredeyse. Bilinçli yada bir çaba sayesinde olan birşey değildi bu, bendim.
Aynı diski farklı bilgisayarlara takmak gibiydi devamlı.
Kafamda çalan müzikler oldu. Durmadan çalan. Ve bazen onların melodisini bile hatırlamadım.
Dinlediğim her şarkı, izlediğim her film, tanıdığım her insandan etkilendim. Çocukça bir etkilenme değildi bu, öyle idiyse eğer hayatım boyunca bir çocuk kitabının kenarlarına yazılmış suç ve cezadan bir farkım olmayacak demektir.
Yok yok, değildi. Başkası gibi olma çabası da değildi. İstemsizdi. Hayatım boyunca beğendiğim hiç kimse gibi olmak istemedim çünkü. İstediysem de bu zeynep değildi o.
Kendimi hiç tam olarak anlamadım. Kendimi anlamakla uğraşmıyorken başka insanları anlamaya çalıştım. Çoğunu anladım, anlayamadığıma aşık oldum.
Stockholm sendromu bağımlılığımdan olsa gerek bu. Efendiyken karşısındaki insan mı önemsemeyen kişi olarak köle olmanın gizli fantezilerinde ezdim kendimi. Küçülmek istedim zevk alarak.
Kendime zarar vermenin yollarını aradım. Kendi gerçekliğimden nefret ettiğim bile oldu.
Psikolojik baskı yaptım kendime, hiç kimseye yapmadığım kadar acımasızca, bir sokak köpeğiymişçesine.
İnsan en çok kendisine acı çektirir sözünün canlı kanıtıydım. Kimsenin beni uyarmasını, düzeltmeye çalışmasını istemiyordum çünkü gizli bir zevk alıyordum bundan.
Bedenen olduğumdan çok daha fazla ruhsal bir mazoşisttim. Birini kendimden çok sevmek istemem bundan kaynaklanıyor olmalıydı.
Bencildim. Çünkü sırf kendimi mahfetmek gizlice hoşuma gidiyor diye etrafımdaki insanların benim için kaygılanmasını, üzülmesini umursamıyordum. Hatta kızıyordum, beni, bana en büyük zevki veren acılarımdan kurtarmak istedikleri için.
"Ne aptalmışım" demiyorum bile şu an. Acıdan zevk alıyorsan hayatta hiçbir şeyden etkilenmezsin.
Bunun için zorla zevk almaya çalıştığımdan değil. Yada olgunlaşmak için acı çekmeliyim dediğimden değil. Olgun olmak kalsın orada. Olgun olabilmek ruhsal dengesi yerinde olan insanların bir amacı olabilir.
Hastalıklı olan herşey hoşuma gitmiştir. Çarpık, yanlış olan herşey, her zaman söylemesem de, gizliden gizliye istediğim her pislik fantezi, derinlerde bir yerde ruhuma sahip olmuştur defalarca.
İlginç olan bütün bunlar varken tamamen bunlar değildi istediklerim. Mesela izbe bir bodrum katındaki kiralık katil olma fantezisi kurarken, haftasonları çoluk çocuk pikniğe giden bir ailem olması fikri bana komik/kötü/çocukça gelmiyor. Dünyada olabilecek her türlü hayatı yaşamak istiyorum. Normal bir insan hoşuna giden şeyleri ister hayatta. Normal olmayan insan herşeyi ister.
Sahip olabileceğim herşeye sahip olacağım.
Sahip olamayacağım herşeyinse fantezisini kuracağım.
Hatta onlar bana sahip olacak.
Hepsi.
Zeyneplere.

4 yorum:

  1. kendinle ilgili tespitlerde bulunman kendindeliğin farkındalığındandır ;) iyisin iyisin

    YanıtlaSil
  2. üzerinden günler geçmesine rağmen hala katılıyorum kelimesi kelimesine bu yazının, galiba şu ana kadarki en az kusurlu (muhtemelen tek) tahlilimdi kendimle ilgili. bu benim için büyük birşey :)

    YanıtlaSil
  3. tıpkı bendeki beni anlatmışsın,aynı duyguları tek ben yaşadığımı sanardım taki yazılarını okuyana kadar =)

    YanıtlaSil
  4. bu az kusurlu tahlil, üzerinden yıllar geçmesine rağmen, tam bir şişe şarapla ellerinin kokusunu bana getirirken de geçerliliğini koruyordu..

    YanıtlaSil