4 Ekim 2010 Pazartesi

Bir Düğün Deneyimi


-Denizli'deki annemin dayısının kızının düğününe gitmek için sabahın köründe yola çıktık.

yol izlenimlerim:

*Antalta-Denizli yolunda giderken bir ara şöyle bir durum oluyor: bi tümseğe çıkıyorsunuz, inerken ilerde yol 2ye ayrılıp sonra tekrar birleşmek suretle çok fesat anlamlar meydana geliyor, tam burdan geçerken insanın rammstein-pussy söyleyesi geliyor.

*Annem yolda kulağımda kulaklığım olduğu gerçeğini reddederek kendi kendine bir sürü konuştu, ben de arada hmm dedim.

*Yolda çeşitli kroların yol vermeyip üstümüze üstümüze gelmesinin üzerine annemin korna çalınca sırıttıklarını, bunun gerçekten zevk verici bir eylem oldugunu düşündüklerini gözlemledim.

*Bazı tanker/kamyon sürücüleri çok yavaş gidiyorlar, hız yapamıyorlar ya hani, keşke dedim ben de kamyon şöförü olsaydım (şoför değil o çok saçma bence), bir sürü cd alır uzun mesafeli de yol, ooh mis.

*Tıpı kazanamazsak oluruz ne var.

*Şimdi annemle biz önde oturuyoruz diye emniyet kemeri takıyoruz ama kardeşim arkada serbest takılıyor, dedim bi kaza olsa bu çocuk küttedenek öne yapışır zaten kafasını bi uzatıyo bizim hizamıza geliyo dedim ne bencil insanlarız , hemen emniyet kemeri taktırdım çocuğa, tamam. Ama sonra bunun uykusu geldi, annem de çıkarttırdı yatsın diye ben de dehşetle ona baktım.


-Denizli'ye vardık. Saat 2buçukta nikah vardı biraz dinlenip oraya gittik ama o dinlenme bana hiç yetmedi, gece az uyumuştum zaten, baya yorgundum.

-Alt tarafı normal nikah diye pantolon+garip bi üst giyip gittiğim nikahın sosyete nikahı olduğunu önceden kestiremediğimin farkına vardım, ordaki herkesin kına gecesine gider gibi süslendiğini farkedince. Etrafta bir sürü gazeteci kameraman falan vardı hatta beni de çektiler yanlışlıkla, ama öylesine mal bir anımı yakaladılar ki dua ettim yerel tvlerde falan çıkmasın allahım lütfen amin.

-Yalnız niye herkes süsleniyo anlamadım neticesinde kıçımızı yaydık oturduk yani nedir.

-Bir de ordaki nikah memuru YEMİN EDİYORUM Kİ bence türkiyedeki bütün süpermarketlerde anons yapan kadındı. Kadın öyle alakasız yerde tonlama yapıyo falan dedim kesin tansaştaki kadına ses kaydı yaptırdılar bu karının sesi göt gibi olduğu için.

-Bir de gelin taş bişey hani sarışın mavi gözlü uzun boylu manken gibi. Damat?! şişko, siyah saçlarını memoli gibi geriye yalatmış, tipsiz, memeleri var, bi daha şişko. Hayata küstüm ya.

-Nikah bitti eve gittik ben de bişeyler yedim sonunda sonra hoppadanak dinlenemeden kuaföre gittik.

-Nasıl bi saç yaptırcam ben şimdi dedim. Benim saçlar pırasa kadar düz, ben de öyle 10bin şişe sprey sıkılmış bukleli kına gecesi saçı hiç sevmem, öyle yaptıracağıma apaçi bir kurbağayla yiyişirim beybi o derece. Neyse saç diyoduk, dalgalı olcaksa böyle hafif, sprey-jöle olmayan iri dalgalar makbuldur, ama o model de benim saçımda 15 dk duracağı için dedim fön olsun (hiçbişey farketmeyecekti sonuçta saçım dümdüz ama maksat beleşe saç yaptırmış olmak yengem ödüyodu da)

-Kuaförcü(kuaförcü ama. vay anasını) taktı bana kafayı işte çok sönük olcan düğünde bilmemne.

-Türk kuaförleri neden saçı düz/az dalgalı olanlar kına gecesi kıvırcığı, kıvırcık olanlar düz saç yaptırmak zorundaymış gibi hissederler?

-Kadın bari içe dönük fön çekelim dedi ben de olur dedim kadın bu sefer abarttı içe dönük rulo yaptı. Haa bu arada benim saçım dümdüz, ama yüzümün sol tarafında ufacık bir tutam kıvırcık saç var onu çok seviyorum orası öyle kalsın dedim. Neyse, sonra kadın sprey sıkalım mı dedi ben de hayır dedim kadın daha da bi alındı.

-Bu arada kuafördeki insanlar benim hakkımda fatmagüle mi güllüye mi benziyo diye panel yaptılar (ikisiyle de alakam yok. fatmagül-beren saat ablamız esmer yeşil gözlü, güllü-özgü namal ablamız tombik siyah saçlı, ben kızıl/kumral saç ve beyaz ten, yok yani ne biçim insansınız ya.)

-Ordaki kadınların hepsinin beyinlerindeki görme ve algılama kısımlarında bir takım problemler olduğuna karar verdim.

-Düğüne giderken yolda uyuyacaktım nerdeyse yorgunluktan.

-Düğün Pamukkale'nin burjuva otellerinden birindeydi. Oturduğumuz masada meze niyetine yoğurt, patates püresi, kısır, zeytin, oeynir, salam, portakal dilimi, turşu vardı. (turşu salamın, patates püresi de portakal diliminin üstündeydi.)

-Annemin kuzeninin kızlarıyla mal mal fotoğraflar çekindik ve rezilliğimizle mutlu olduk. Sonrasında bu fotoğrafları hiçbiryerde yayınlamama konusunda tehditler alsam da ufukta bi feysbuk albümü olabilir haha.

-Düğün orkestrası kırmızı gece elbisesi giymiş bir fil ve arkasında baya güzel çalan müzisyenlerden oluşuyordu. Kırmızı fil önce gayet güzel nostaljik parçalar söylerken birden türk sanat musikisine geçti, millet efkarlandı, sonra tam eski dostları söylerken gerizekalı orgcunun işaretiyle "haaydi biraz hareketlenelimm" diyerekten daracık daracık sokaklara geçiş yapıldı.

-Ben sizin burjuva düğününüze. Türk düğünü değil mi hepsi oynak!

-Herkes bu sefer piste çıkıp tepinmeye başladılar. Ben de etrafta turşu yemiş insanlardan kurtulmak için piste çıkıp bir kenara geçtim, ritim falan tutar gibi yapıyorum (bir ara koptum gibi oldu ama utancımdan yazmak istemiyorum :) )

-3948758237 cm topuklarla hayattan soğudum.

-Sonunda düğün bitti ve dayımlara gidip yattık. Sabaha kadar gördüğüm abuk subuk rüyaları da yazacaktım ama bu yazı yeterince uzun oldu o yüzden susuyorum ve sonuna kadar katlananları çok seviyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder